Bu çürüme, tesadüfi değildir! Batı mukallidi kemalist zihniyetin “Türk’ün ruh kökünden, maneviyatından, mukaddesatından” bir kopuş olarak başlattığı süreç, bugün meyvelerini vermektedir. Köklerini inkâr ederek kurulan bu köksüz rejim, kendi ahlâkını ve estetiğini üretememiş, yerine Batı’nın en bayağı değerlerini “çağdaşlık” diye pazarlamıştır. Bu ağaşılık ‘şov’lar, Batı medeniyetinin ucuz bir taklidinden ibaret olan bu zihniyetin vardığı son duraklardan biridir!

Ege’deki turizm merkezlerinde ‘eğlence’ adı altında sergilenen ve yarı çıplak erkek personelin yer aldığı teşhirci gösteriler, sosyal medyada paylaşılınca kamuoyunda tepkilere sebep oldu. Olayların merkezinde Muğla’nın Marmaris ve Fethiye ilçeleri ile Aydın’ın Kuşadası gibi, özellikle yabancı turistlerin yoğun olduğu ‘tatil’ beldeleri yer alıyor.

Görüntüler son günlerde sosyal medyada kitlesel olarak yayılıp gündem olsa da, bu tür gösterilerin bölgede yıllardır devam ettiği biliniyor.

Müşteri çekme uğruna yaşanan bu rezaletlerin arkasında, ‘Tipsy Boyz’ gibi isimler taktıkları çalışanlarını turist kalabalıklarının önünde müzikle ‘şov’ yapmaya iten işletmeler var.

Mide bulandıran bu görüntüleri izlerken kuru kuruya ah vah etmenin, meseleyi ucuzlatıp “maytap” geçmenin kimseye faydası yok… Asıl sorulması gereken şudur: Kendi şuursuzlukları bir tarafa Anadolu evladını Batılı morukların kucağına iten bu düzen kimin eseri? Bu soruya verilecek olan doğru cevap, bu toprakların ruh köküne yabancılaşmış, Batı taklitçisi zihniyetin kurduğu ve nesilleri kimliksizleştirerek ruhunu ve bedenini pazara düşüren bu bozuk düzenin kendisi ve onun şuurlu-şuursuz bütün taşıyıcılarından başka birşey değildir!

Bir çürümenin anatomisi

Marmaris Barlar Sokağı’ndan yansıyan rezalet görüntüler, basit bir adlî vaka veya anlık bir ahlâkî sapma değildir. Bu hadse, Türkiye’nin son yüzyılda içine sürüklendiği kültürel, hukukî ve ekonomik krizin bütüncül bir semptomudur. Meseleyi doğru tahlil etmek için, onu oluşturan katmanları tek tek ele almak gerekmektedir:

“Ucuz turizm” modelinin ekonomik iflası, denetim mekanizmalarının yasal acziyeti ve bu çürümeye zemin hazırlayan köksüz, Batı taklitçisi zihniyetin ideolojik hegemonyası!..

Ekonomik boyut: “Her şey dahil” yozlaşma

Bu pespaye ‘şov’ların ekonomik temelinde, Türkiye’nin turizmde benimsediği “ucuz ve niteliksiz kitle turizmi” stratejisi yatmaktadır. Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı’nın da işaret ettiği gibi, son 10-15 yıldır benimsenen “maksimum tüketim, minimum maliyet” anlayışı, kalite ve kültürel derinlik yerine, maliyeti düşük ama “gösterişli” olanı dayatmaktadır.

Bedenin, bu şekilde “metalaştırılması”, sadece bir teşhircilik sorunu değil, aynı zamanda çalışanları cinsel tacize ve sömürüye açık hale getiren derin bir ahlakî meseledir.

Kısa vadeli kâr ve müşteri çekme hırsı, ortaya çıkan rezilliğin sadece bir tarafıdır…

Hukukî boyut: İdari acziyet

Öte yandan bu tarz rezilliklerin varlığı bir hukukî boşluktan değil, mevcut yasaların ve yönetmeliklerin kasıtlı olarak uygulanmamasından kaynaklanmaktadır. En somut delil, Marmaris Belediyesi’nin kendi Zabıta Emir ve Yasakları Yönetmeliği’dir. Yönetmelikte, Uzunyalı, Yat Limanı ve Adaköy gibi turistik bölgeler için “Karaoke, animasyon ve show yapılması yasaktır” ve genel bir kural olarak “İşletme personeli tarafından her türlü şov ve animasyon yapılması yasaktır” şeklinde hiçbir yoruma yer bırakmayacak kadar açık hükümler bulunmaktadır.

Bu açıdan da bakıldığında, gündeme gelen videolarda görülen rezaletin, belediyenin kendi yönetmeliğinde açıkça yasakladığı eylemlerin ta kendisi olduğu da görülüyor. Kamuoyu baskısı sonrası belediyenin harekete geçerek 14 işletmeyi mühürlemesi ise bu yasadışılığı ve daha önceki denetimsizliği tescil etmekten başka bir anlama gelmiyor. Bu durum, sadece işletmecilerin kanun tanımazlığını değil, aynı zamanda denetimden sorumlu mülki ve idari amirlerin görev ihmalini ve içinde bulundukları acziyeti de ifşa ediyor!

Esas mesele: Kültürel ve ideolojik boyut

Meselenin esas ve en derin katmanı ise ideolojik ve kültürel alanda yatmaktadır. Bugün “dans” diye pazarlanan rezalet, bu toprakların ruh kökünde var olan estetik ve ahlâk anlayışının tam zıddıdır.

Bu çürüme, tesadüfi değildir! Batı mukallidi kemalist zihniyetin “Türk’ün ruh kökünden, maneviyatından, mukaddesatından” bir kopuş olarak başlattığı süreç, bugün meyvelerini vermektedir. Köklerini inkâr ederek kurulan bu köksüz rejim, kendi ahlâkını ve estetiğini üretememiş, yerine Batı’nın en bayağı değerlerini “çağdaşlık” diye pazarlamıştır. Bu ağaşılık ‘şov’lar, Batı medeniyetinin ucuz bir taklidinden ibaret olan bu zihniyetin vardığı son duraklardan biridir!

Bu noktada, yirmi yılı aşkın süredir ülkeyi yöneten mevcut iktidarın sorumluluğu ve acziyeti de ortaya çıkmaktadır. Bu ahlâkî çöküşü durduracak ve milleti yeniden kendi ruh köküyle buluşturacak topyekûn bir sistem değişikliği yerine, Batıcı sistemin sınırları içinde günü kurtaran, göstermelik tedbirlerle yetinmektedirler!

Marmaris’teki görüntüler, sadece bir ‘turizm’ skandalı değil, topyekûn bir sistem krizinin aynasıdır. Çözüm, birkaç işletmeyi mühürlemek veya zabıta denetimlerini artırmak gibi palyatif tedbirler olamaz. Çözüm, kökü dışarıda olan Batıcı zihniyete ve onun dayattığı hayat tarzına karşı, iktisadından sanatına, ahlâkından hukukuna kadar her şubesi İslâm’a bağlı, bütüncül bir dünya görüşünü ve bu görüşe dayalı bir gerçek devlet nizamını hayata geçirme iradesini göstermekten geçmektedir. Aksi takdirde, bu kültürel iflas ve ahlâkî çürüme, tatil beldeleriyle sınırlı kalmayıp bütün bir toplumu yutacaktır.

Baran Dergisi



Source link