Gazeteci Yusuf Kanlı, Muhalif’te yayımlanan yazısında, İsrail’in İran’a yönelik yoğun hava saldırılarıyla başlayan çatışmanın geleneksel bir savaştan öte, İran’ı sistemsel olarak çökertme ve yıpratma operasyonuna dönüştüğünü belirtti. Bu gelişmelerin yalnızca Ortadoğu dengelerini değiştirmekle kalmayıp, Türkiye’nin güvenlik, enerji ve diplomasi alanlarında da önemli riskler yarattığını vurguladı.
Kanlı, İsrail’in hava gücü, siber saldırılar ve istihbarat operasyonlarıyla İran’ın altyapısını hedef aldığını, İran’ın ise sınırlı füze kapasitesiyle yanıt vermeye çalıştığını aktardı. İran’ın bölgesel yalnızlığının, Çin ve Rusya’nın desteğinin sembolik kalmasının ve istihbarat zaaflarının bu kırılganlığı derinleştirdiğine dikkat çekti.
Türkiye açısından çatışmanın çok boyutlu riskler içerdiğine işaret eden Kanlı, özellikle Hürmüz Boğazı’nın kapanması halinde enerji arzında yaşanacak kesintilerin Türkiye ekonomisini ciddi şekilde sarsabileceğini belirtti. Enerji maliyetlerinin artması, enflasyonun yükselmesi ve finansal istikrarsızlık gibi olası sonuçların Türkiye’nin büyüme ve sosyal yapısını tehdit edeceğini söyledi.
Güvenlik boyutunda, İran destekli vekil güçlerin Türkiye’ye yönelik terör tehdidinin artabileceğini, sınır ötesi operasyonların karmaşıklaşacağını ve bölgedeki istikrarsızlığın göç dalgalarını tetikleyebileceğini vurguladı. İran’ın çöküşünün, Türkiye’nin sınır illerinde sosyal ve güvenlik sorunlarını derinleştirebileceğine dikkat çekti.
Dış politikada ise Kanlı, Türkiye’nin İsrail ve İran arasında arabuluculuk rolünü yitirdiğini; sert söylemler, Hamas ilişkileri ve diplomatik kanalların kapanmasının bu durumu pekiştirdiğini ifade etti. Türkiye’nin uluslararası arenadaki konumunun zedelendiği ve çok taraflı diplomaside etkinliğinin azaldığına işaret etti.
Yazıda ayrıca, Suriye Milli Ordusu (SMO) gibi vekil güçlerin kontrolünde yaşanabilecek radikalleşme risklerine ve yeni Suriye yönetimiyle ilişkilerin zorluğuna da değinildi. SMO’nun kontrolsüz büyümesinin Türkiye’nin güvenliği açısından tehdit oluşturabileceği uyarısında bulunuldu.
İran’ın iç dinamiklerine dair değerlendirmesinde ise Kanlı, rejimin beyin göçü, ideolojikleşen kurumlar, yargı bağımsızlığının azalması ve halktaki meşruiyet krizinin İran’ı derin bir iç çözülmeye sürüklediğini yazdı. Bu sosyo-politik erozyonun, dış politikada da yalnızlaşmaya ve etkisizleşmeye yol açtığını belirtti.
Türkiye’nin bu kritik süreçten çıkaracağı dersler üzerinde duran Kanlı, “Dış politika artık hamaset ve ideolojik tercihlerle değil, gerçekçilik ve ulusal çıkarlar çerçevesinde şekillendirilmeli. Enerji çeşitliliği sağlanmalı, vekil güçlerle ilişkiler kontrollü yürütülmeli ve içeride liyakat, hukukun üstünlüğü esas alınmalı” diye önerdi.
Kaynak: Muhalif