Mithat Sancar

Mithat Sancar

  • DEM Parti Riha Milletvekili ve İmralı Heyeti Üyesi Mithat Sancar, Kürt Halk Önderi’nin mesajını paylaştığı gibi sürecin sebebi, aşamaları ve aktörlerinin rolü ile beklentileri tek tek izah etti.

Barışın çok zor bir iş ve mesele olduğunu, 10 aylık bir süre geçtiğini belirterek, evrelerini çok kısa hatırlattı:

* MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de partimizin sıralarına gelerek eşbaşkanlar ve milletvekillerimizle el sıkışması, bir işaret olarak algılandı ve yorumlandı. Devlet Bahçeli, 22 Ekim’de yaptığı konuşmayla bu sürecin ciddi bir girişim ve hamle olduğunu ilan etmiş oldu.

* DEM Parti Heyeti’nin İmralı’da Sayın Öcalan’ı ziyaretleri başladı. Sayın Öcalan tarafından 27 Şubat 2025’te Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı kamuoyuna duyuruldu; PKK’ye kendini feshetmesi ve silahlı mücadeleyi sonlandırma çağrısı yapıldı.

* PKK bu çağrıya uydu. 5-7 Mayıs tarihlerinde 12. Kongresini topladı; kendini feshetme ve Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleyi sonlandırma kararı aldığını duyurdu.

* Sayın Öcalan’ın silah bırakma konusunda yapılması gerekenlerle ilgili video mesajı uzun yıllar sonra yayınlandı. İki gün sonra 11 Temmuz’da silah yakma töreni gerçekleşti.  Silah yakma töreni, seremoniden ve jestten öte güçlü irade beyanıydı iki açıdan; hem Sayın Öcalan’ın çağrısını yerine getirme iradesini ortaya koydu hem de silah bırakma konusunda kararlı davranacağına dair bir mesaj vermiş oldu.

* Türkiye Meclisi’nde komisyon kuruldu; 5 Ağustos 2025’te ilk toplantısını gerçekleştirdi ve çalışmalarını sürdürüyor.

Sürecin özel yanı

Sancar, yaşanan süreçle ilgili tartışmaları daha iyi anlayabilmek için birkaç özel yanını özetle şöyle vurgu yaptı;

* Dünyada silah bırakma meselesinin en sona alındığı bir şablon içinde yürüyordu. Yani ön görüşmeler, diyalog, müzakere, anlaşma, mutabakat ve nihayet silah bırakma. Şimdi bu süreçte ise silah bırakma iradesi ve kararı en başa alındı.

* Ortadoğu, uzun süredir, savaşlar, çatışmalar girdabında bulunuyor. Herkesin silaha koştuğu savaş zihni ve fiziki savaş hazırlığı içinde olduğu bir dönemde Sayın Öcalan tam tersine bir hamle yapıyor. Kürt sorununda ve bütün bölgede silah yerine siyaset oluşsun çağrısı yapıyor. Silahlara doğru koşu süratle yaşanırken bu bölgede silahlara veda çağrısı bu açıdan gerçekten çok değerli.

* Dünyada otoriter rüzgarlar her bir yönden esmeye şiddetle devam ederken 27 Şubat çağrısı barış ve demokratik toplum başlığını taşıyor. Yani sadece barış değil, demokrasiyi de hedefleyen bir hamle çağrısı olarak ortaya çıkıyor.

Zorlukların farkına varma

Sancar, endişelerin, kaygıların, itirazların ortaya çıkmasının anlaşıldığını ama karşı girişimlerin varlığına işaret etti:

* Barış ihtimali on yıllardır kurulmuş statükoyu bozacağı için bundan siyasi ve ekonomik rant devşiren, beslenen çevrelerin de uykusunu kaçırır. İşte bu çevrelerin, süreci sabote etmek için ellerinden geleni yapacaklarını hep akılda tutmak gerekiyor.

* Zoru başarmak için bu zorlukların farkına varma ihtiyacındayız. Zorlukları hatırlatma umutsuzluğu ve karamsarlığı teşvik etme, körükleme anlamına gelmiyor. Tam tersine sağlam yürümek için gerçekçi ve sabırlı olmak gibi bir tutum içinde olmayı bize yeniden hatırlatıyor. Önyargıları, alışkanlıkları ve ezberleri bırakmak silah bırakmaktan daha zor. Alışkanlıkları, hırsları, egoları bırakmak silah bırakmaktan daha zor.

 

 

Ne yapmak gerekiyor?

Somut süreç meseleleri ve bariyerlerin varlığının farkında olarak yürümek zorunluluğunu vurgulayan Sancar, bundan sonra ne yapmak gerektiğini ise şöyle anlattı:

* Öncelikle niye böyle bir süreceni bayladığını, adını koyarak anlamak lazım.  Çünkü Türkiye’de 41 yılı aşan, çok büyük kayıpların ve derin yaraların açıldığı, yaşandığı bir çatışma var. Bu çatışmayı çözmek, barışı tesis etmek anlamına gelir. Çatışmanın varlığının adını koymak gerekiyor.

* Bu çatışmanın temelindeki sorunun adını koymak gerekir. Sebep ve kaynak, Kürt sorunudur.

* Adını koymamız gereken bir başka husus var; aktörlerin rolü. Şu an bu sürecin aktörleri elbette devlet, siyaset ve örgüt. Devlette yöneticiler, iktidar ortakları, isim koyarak Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli, siyasette bütün diğer partiler, başta en büyük muhalefet partisi CHP ve Başkanı Sayın Özel, Kürt sorununun diğer ayağında çatışmanın diğer ayağında çözüm ve barış için aktör Sayın Abdullah Öcalan. Şimdi başlıca aktörlerin adını koymadığınız takdirde rollerini tanımlamanız ve bu rollerini yerine getirmelerini sağlayacak şartları yaratmanız da kolay olmaz. Diğerlerinin anıldığını biliyoruz, bu çerçeveyi sunmamın nedeni Öcalan’ın bu sürecin baş aktörü olduğunu, baş aktörleri arasında yer aldığını kabul etmek ve bunun adını koyma ihtiyacıdır.

* Hewlêr ve Silêmanî’deki yöneticilerin bundan sonra da çok büyük bir sorumluluk altında olduklarını bilerek hareket edeceklerinden şüphe etmiyorum. Bütün ana aktörlerinin hassasiyet ve sorumlulukla hareket etmeleri bu zor yürüyüşte başarıya ulaşacak yolları bulmamızı sağlayacak.

Felakete karşı bahar

Şimdi kimilerinin sürekli bir savaş durumundan söz edip bundan medet umduğunu ama DEM Parti olarak kalıcı barış imkanını ve umudunu sürekli canlı tutmak zorunda olduklarını kaydeden Sancar, ” Ortadoğu’da bütün halklar şimdi ikileme sürüklendiklerinin farkına vararak ebedi barışı getirecek iradeyi en güçlü şekilde ortaya koyacaklar. Söz konusu olan hayatla ölüm arasındaki tercihtir. Söz konusu olan halkların felaketi mi, halkların baharı mı sorusudur. Biz diyoruz ki; evet, ölüme karşı hayat, zülme karşı özgürlük ve eşitlik, felakete karşı bahar.”

 

* * *

 

 

Rûdaw Araştırmalar Merkezi’nin çalıştayından konuşan DEM Parti Amed Milletvekili Cengiz Çandar, Türkiye’nin Kürt meselesindeki tarihi süreçleri ve güncel durumu değerlendirdi. Çandar, Kürt Halk Önderi’nin örgütünü feshettirmesi, silahları bıraktırması ve 11 Temmuz’daki silah yakma töreninin “çok kuvvetli, daha kuvvetli olamayacak bir irade beyanı” olduğunu vurguladı. Bu eylemin, PKK’nin Türk devletine karşı silahlı eyleme girişmeyeceği manifestosu olduğunu belirten Çandar, iktidar tarafından da bir irade beyanı olduğunu savundu.  Çandar, “Bu, Türkiye tarihinin en büyük Kürt isyanının sona erişidir. Kürt sorununun çözümü değildir. Kürt sorununun çözümü ayrı bir şeydir. Kürt sorununun çözümüne buradan girmek lazım. Bu barışa, bu anlamda isyanın bitmesi anlamında barışa erişmek için demokrasi gerekmez. Demokratik bir ülke gerekmez. Otoriter bir ülkede de bir isyan sona erebilir ama Kürt sorunun çözümü demokrasi olmadan olmaz. Demokratikleşme olmadan olmaz.”

Çandar, barış noktasında irade olduğunu ve sürecin kırılganlığına rağmen başarıya ulaşacağını düşündüğünü, ancak bölgesel gelişmeler nedeniyle bu barışın hala tedirgin ve ihtiyatlı olunması gereken “kırılgan bir zemin üzerinde” devam ettiğini sözlerine ekledi.



Source link