Siyasi nepotizmin sonucudur.

Ortaya çıkıyor ki bir çete, devletin önemli kurumlarının sistemlerine sızabilmiş, yöneticilerin elektronik imzalarını kopyalayabilmiş.

Bu sahtecilik denilip geçiştirilecek sıradan bir suç değil.

Bu çete resmen devlete darbe yapmış; devlet kurumlarının sahip olduğu yetkiyi kullanmış.

Bütün bunlar olurken devletimizin siber güvenliğini sağlayacak kurumlar neredeymiş diye sorabilirsiniz tabii.

Bu soru ile birlikte tahtaya da vurun, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün kurumlarını felç edecek bir siber saldırıya uğramadığımız için!

Cumhurbaşkanlığı’na bağlı bir Siber Güvenlik Başkanlığı var; bu yılın başında kuruldu.

Başkanlığın görevi Siber Güvenlik Kurulu’nun aldığı kararları uygulamak.

Kurulun başkanı tabii ki Recep Tayyip Erdoğan.

Ekonomi konusunda uzman olduğu gibi bu konuyu da biliyor belli ki.

Bir de 2024 yılında açıklanan “yol haritaları” var: Ülkenin bilgi altyapısının korunmasını geliştirmeyi ve siber tehditlere karşı ulusal hazırlığı artırmayı amaçlıyor.

Bu Başkanlık, Türkiye’de siber güvenlik alanında bütüncül politikaların oluşturulması ve kurumlar arası koordinasyonun sağlanmasını gerçekleştirecek.

Her düzeyde siber istihbarat ve siber mukavemet kapasitesinin geliştirilmesini hedefleyecek.

Siber Güvenlik Başkanlığı’na kuruluş sırasında 135 kişilik kadro ihdas edildi.

Bunların 14’ü üst düzey yönetici, 3’ü şube müdürü, 4’ü mali hizmet uzmanı, 16 daktilograf, 6 memur, 15 koruma ve güvenlik personeli, 5 mütercim, 5 avukat, 15’i hizmetli.

Bu kadroların içinde “asıl işi yapacak olan” tekniker, programcı, çözümleyicilerin sayısı ise 30.

135 kişiden oluşan Başkanlığın yüzde 29,6’sı asli işlerle uğraşacak, kalan yüzde 70,4’ü ise yönetim ve yardımcı hizmetleri yerine getirecek.

Siber Güvenlik Başkanlığı’nın internet sitesine ulaşamadım.

Artık nasıl bir güvenlik altına aldılarsa, bulunamıyorlar.

Kim bilir, belki de kuruluşun üzerinden geçen yedi ayda internet sitesini kurmayı bile becerememiş olabilirler.

Kadro yapısı gösteriyor ki bu kurum da diğer bütün kurumlar gibi öncelikle “bizden olanlara” iş sağlamayı hedefliyor.

Partiden sağlam bir kart getirenin alınabileceği işler ağırlıkta çünkü.

İşi gerçekten yapacak kadrolarda da uzmanlıktan önce “partiye bağlılık” aranmış olabileceğini diğer kurumlarda yaşananlardan biliyoruz.

Onun için sahte diplomalar, sahte akademik ünvanlar, milletin malına mülküne el koyma girişimleri sürpriz değil.

Aşiret gibi yönetilen devletlerin başına bunların gelmesi normal karşılanmalı.

***

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, bir grup vatandaşın güvenliğini sağlayabilmek için başka bir grup vatandaşın huzurunu kaçırmaktan başka bir yöntem bilmiyor mu?
TÜPRAŞ Stadı’ndaki TÜGVA Yaz Okulları Finali Programı

Geçen hafta cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlunun vakfı diye tanımlayabileceğimiz TÜGVA’nın “yaz okulları finali” Dolmabahçe’deki Beşiktaş’ın stadında yapıldı.

“Yaz okulları finali” ne demek bilmiyorum ama hayli kalabalık bir toplantıydı.

Otobüsler dolusu genç stada getirildi ve götürüldü.

Buraya kadar normal.

Anormal olan bu toplantı nedeniyle çevredeki yolların trafiğe kapatılmasıydı.

Cuma sabahı işlerine gitmeye çalışan insanlar o cehennem sıcağında yürümek zorunda bırakıldılar.

Bir avuç insanın rahatı için binlerce insanın rahatı kaçırıldı kısacası.

Kul hakkından falan vazgeçtim, o meseleler belli ki bu arkadaşlar fakirken önemliymiş.

Merak ediyorum bu partide aklı başında kimse kalmadı mı?

Bu tür uygulamalarla taciz edilen insanların neler düşünebileceğini anlayacak çapta insanlardan söz ediyorum.

Çünkü belli ki Saray tamamen halktan koptu, başka bir âlemde yaşıyor.

Zaten Cumhurbaşkanı da bu toplantıda yaptığı konuşmasında “gençlerimizi marjinallerin insafına bırakmayacağız” dedikten sonra “onları rahatsız etmeye devam edeceğiz” de demiş.

O sabah ve akşam üstü hayli kalabalık bir kitleyi rahatsız ettikleri kesin!

Merak ettiğim şu: İstanbul Emniyet Müdürlüğü, bir grup vatandaşın güvenliğini sağlayabilmek için başka bir grup vatandaşın huzurunu kaçırmaktan başka bir yöntem bilmiyor mu?

——————————-

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya’da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu’nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi’nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü’nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara’da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi’nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş’e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE – İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı.

Askerlik görevi Kara Harp Okulu’nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları’nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları’nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu.

1985 yılında Hürriyet’e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu’nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık’ın 1 Numara Yayıncılık’a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30’u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu’nun CEO’luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018’den itibaren T24’te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen “Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı”, “Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma”, “Aşktan Sonra Hayat Var Mı”, “Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür” isimli kitapları yayımlandı. “Aşk Herşeyi Affeder mi” isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

“Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci” olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ve futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 



Source link