Cazda Buluşalım! – Kültür Sanat Haberleri

Last Updated: 28/06/2025By Tags: , , , ,

“Cazda Buluşalım!”
expand

Kaynak:Betül Memiş / Cnnturk.com

“New Orleans’ta, Afrika mirasıyla Avrupa’nın harmonik yapıları çatışırken, bir şeyler doğmaya başladı: bu şeyin adı daha sonra ‘caz’ olacaktı” der İngiliz caz tarihçisi, biyografi yazarı, müzik eleştirmeni, gazeteci ve akademisyen (1948) Stuart Nicholson “Cazın Hikayesi” adlı kitabında ve ekler: “Caz tarihinin her evresi, dönemin siyasal ve toplumsal değişimleriyle eş zamanlı gelişmiştir.”

Giriş taksimimizden anlaşıldığı üzere mevzumuz, her yaz dönemi ortamları cazlayan İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, 28 yıldır Garanti BBVA desteğinde gerçekleştirilen İstanbul Caz Festivali. Festival bu yıl 32. yaşını kutluyor. Dünya hemhalinde meşakkatli bir emek; bu bakımdan da festivalde emeği geçen herkese bir kez daha temizinden teşekkürler… 1- 17 Temmuz arasında gerçekleşecek olan festival, 40’a yakın konserde, 200’ü aşkın yerli ve yabancı sanatçıyı ağırlayacak.

Bu yıl 23. yaşını kutlayan Genç Caz+ programı ise, Türkiye’de amatör veya yarı profesyonel olarak müzikle ilgilenen, 28 yaş altındaki genç müzisyen ve topluluklara festival programında yer alabilecekleri platform sağlamaya devam ediyor: Belirlenen müzisyen ve topluluklar festival kapsamında şehrin farklı semtlerindeki parklarda ücretsiz gerçekleştirilen “Parklarda Caz “etkinliklerinde uluslararası sanatçılarla aynı sahneyi paylaşma imkânı yakalayacak ve Genç Caz+ 25 albümünde yer almaya hak kazanacak. İKSV 50. Yıl Genç Sanatçı Fonu desteğiyle hayata geçirilen Genç Caz+ albümü bu yıl beşinci kez yayımlanacak.

Festival programında, bu yıla özel Avrupa Biyokimya Dernekleri Federasyonu (FEBS) ve İstanbul Caz Festivali iş birliğiyle, 5-9 Temmuz tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirilecek 49. FEBS Kongresi’yle bağlantılı olarak “Groove on the Brain: How Jazz Shapes the Mind” başlıklı bir müzikli söyleşi de yer alıyor. Söyleşi kapsamında, sahnede nörobilimci, besteci, caz müzisyeni ve aynı zamanda Danimarka Ulusal Araştırma Vakfı’nın Beyinde Müzik Merkezi’nin direktörü Peter Vuurst’a, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Moleküler Biyoloji ve Genetik bölüm başkanı Prof. Dr. Güneş Özhan ve Türkiye’den çeşitli müzisyenler eşlik edecek. Etkileşimli gerçekleştirilecek etkinlik boyunca izleyiciler, cazın ritmi, melodileri ve doğaçlamaları üzerinden bir yolculuğa çıkacak ve beynin sesi fizyolojik, duygusal ve dilbilimsel olarak nasıl işlediğini tecrübe edebilecekler. Gelelim “Cazda Buluşalım” sloganıyla huzurlarımızda olacak sanatçı ve grupların ilk günkü festival güzergahına… Program ve detaylı bilgi için İKSV sitesini takip edebilirsiniz!

 “Cazda Buluşalım”

 

· 1 Temmuz / Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu: Chucho Valdés Royal Quartet

Festival merhabasını, Afro-Küba müziğinin usta ismi, 7 Grammy ödüllü caz ikonu Chucho Valdés ile veriyor. Kübalı piyanist, besteci ve aranjör (1941) Valdés, 1973’te kurduğu, piyanisti ve baş bestecisi olduğu müzik grubu Irakere ile yenilikçi işlere imza attı. Çeyrek asrı aşan bir sürede Irakere müzisyenleriyle birlikte, Afrika kökleri ile cazı birleştirdikleri yeni bir füzyon yaratarak, Küba dans müziğini batá gibi vurmalı Afrika çalgılarıyla tanıştırdı. Timba Cubana’nın doğuşuna yol açtı ve ilk Uluslararası Küba Caz Festivali’ni düzenledi, Arturo Sandoval ve saksafoncu Paquito D’Rivera gibi isimleri müziğe kazandırdı. Ve grubun ilk albümü, En İyi Latin Kayıt dalında Grammy aldı. 1998’den itibaren caz, klasik müzik, rock ve dahasını Afro-Küba müzik geleneğiyle harmanladığı derinlikli tarzıyla solo çalışmalarını sürdürdü ve üretken kariyerini toplamda 7 Grammy ve 3 Latin Grammy ödülüyle taçlandırdı. Caz ikonu Chucho Valdés, davulda Horacio “El Negro” Hernandez, basta José A. Gola ve perküsyonda Roberto Jr. Vizcaino ile huzurlarımızda olacak. Caz dünyasında sadece bir otorite değil, aynı zamanda yaşayan bir efsane olarak adlandırılan üstadın performansını daha öncesinde benim gibi tecrübe edenlere değil ama ilk defa dikize yatacaklara küçük bir not: Valdés’in yaşama ve müziğe olan aşkını, neşesini görmeye ve ucundan da olsa nasiplenmeye değer!

 “Cazda Buluşalım”

· 2 Temmuz / Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu: Hermanos Gutiérrez

Ekvadorlu-İsviçreli kardeşler Alejandro ve Estevan Gutiérrez tarafından 2015’te Zürih’te kurulan Latin enstrümantal grup Hermanos Gutiérrez’in, Türkiye’deki ilk büyük konseri. Latin Amerika’nın güneşli gitar melodileriyle ilk kez dedelerinin dinlettiği Julio Jaramillo kayıtlarıyla tanışan Gutiérrez kardeşler, ilk albümlerinden bu yana çöllerin müziğini ve Latin köklerini hiç bırakmıyor. “8 Años” (2017), “El Camino De Mi Alma” (2018), “Hoy Como Ayer” (2019), “Hijos del Sol” (2020) ve “Eternamente” (2021) albümleriyle dünyaya açıldılar, kapalı gişe konserler verdiler. “El Bueno Y El Mano” ve “Sonido Cósmico” (2024) albümlerinde, The Black Keys grubunun kurucusu ve yapımcı Dan Auerbach ile çalıştılar. Rolling Stone’un benzetmesiyle “halüsinojenik bir enerjiyle parlayan” ses manzarasıyla “Sonido Cósmico”yla geçen yaz Coachella’da kalabalıklara çaldılar. İkili için NPR’nin (National Public Radio’nun projesi-müzik kanalı) tarifi dikkat çekici: “Birbirlerinin üzerine o kadar karmaşık gitar çizgileri örüyorlar ki, gözlerinizi kapatırsanız birinin nerede başladığını ve diğerinin nerede bittiğini anlayamazsınız.”

 “Cazda Buluşalım”

 

· 3 Temmuz / Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu: Max Richter

Londra merkezli The Economist’in, “Klasik müziğin sınırlarında post-minimalist bir elektronik devrimin mimarıdır” dediği, elektronik müzik ve çağdaş klasik müzik arasında kurduğu köprülerle yeni bir devir açan besteci ve piyanist (1966) Max Richter nihayet İstanbul sahasında. (Es notu: 2016’da, İstanbul’daki iptal ettiği konserini hatırlayanlara selam olsun!) Richter, klasik müzik geleneğini elektronik altyapıyla harmanlayarak yalnızca yeni bir tarz değil, yeni bir duyuş biçimi yarattı. Kimi zaman bir ikonoklast kimi zaman bir truva atı kimi zaman da bir neo-klasik aktivist olarak anıldı ama her zaman özgündü… “Shutter Island”, “Arrival”, “The Last Of Us”, “The Leftovers”, “Black Mirror” gibi sinema, televizyon ve (bale – tiyatro) sahne projeleriyle dimağlara kazınan; modern zamanların en sevilen ve en etkili bestecileri arasında sayılan, bir nevi zamanın ruhunu notalara döken bir çağ anlatıcısı olan Richter, İstanbul’daki bu özel buluşmada, son albümü “In A Landscape” ile elektronik ve akustik sesleri, insan ve doğa arasındaki geçişleri, yaşamın büyük sorularıyla küçük sevinçlerini aynı potada eriten bir huzur atmosferi yaratacak. Aynı zamanda hem kendi kariyerinin hem de çağdaş klasik müziğin kırılma anlarından biri sayılan” The Blue Notebooks” albümünden eserleri de seslendirecek. Dedikleri gibi Richter, müziğiyle zamanı bükerken, dinleyeni de kendi iç manzarasına doğru yavaşça çekiyor. Ve şimdi, bu yolculuk İstanbul’da başlıyor.

 

“Cazda Buluşalım”

· 7 Temmuz / Sultan Park- Swissôtel The Bosphorus: Jazzmeia Horn

2015’te Thelonious Monk Institute Uluslararası Caz Yarışması’nı kazanarak dikkatleri üzerine çeken, Dallas doğumlu ve New York’ta yaşayan vokalist Jazzmeia Horn, 2017 çıkışlı albümü “A Social Call” ile caz dünyasına güçlü bir giriş yaptı. Albüm, Horn’a ilk Grammy adaylığını getirirken; sınır tanımayan vokali, yenilikçi besteleri ve etkileyici sahne duruşuyla da “cazın yükselen yıldızı” konumuna taşıdı. 1991 doğumlu Horn, tariflendiği üzere sadece olağanüstü bir ses değil; aynı zamanda scat tekniği, spoken word anlatımı ve besteci kimliğiyle çağdaş cazın sesini dönüştüren isimlerinden biri. Cazın geleneksel yapı taşlarını, modern temalar ve neo-soul dokunuşlarıyla harmanlayarak yeni bir anlatı kuran Horn; ilk albümü “Social Call”da cazın geçmişiyle bugünü arasında köprü kurarken, toplumsal meseleleri müziğinin merkezine yerleştirdi. 2019 çıkışlı ikinci albümü “Love & Liberation” ile bu kez caz standartlarından uzaklaştı; kendi yazdığı bestelerle daha kişisel, özgür bir anlatıya yöneldi. Her iki albümü de Grammy adaylığıyla taçlandı. 2021’de yayımlanan üçüncü albümü “Dear Love”, kendi düzenlemelerini de içeren iddialı büyük bir orkestra projesiydi. Bu iddialı albüm, ona üçüncü kez Grammy kapısını araladı. 2024’te yayımlanan son albümü “Messages”te, bu kez sade bir toplulukla çalıştı ve caz repertuvarına katkısını yeni bir boyuta taşıdı.

 “Cazda Buluşalım”

 

· 8 Temmuz / Sultan Park- Swissôtel The Bosphorus: Meshell Ndegeocello

 

The New Yorker, Amerikalı şarkı sözü yazarı, rapper, basçı ve vokalist (1968) Meshell Ndegeocello’yu, “Charles Mingus ve Flea’dan bu yana Amerikan topraklarının yetiştirdiği en önemli basçılardan biri” olarak tanımlıyor. 10 Grammy adaylığı bulunan ve “neo-soul hareketini başlattığı varsayılan” sanatçı, sadece enstrüman hâkimiyetiyle değil, aynı zamanda türler arasında cesurca dolaşan asi ve yenilikçi müzikal yaklaşımıyla da bir efsaneye dönüştü. Şimdi ise, Türkiye’deki ilk konserini vermeye hazırlanıyor. Ndegeocello’nun son albümü “No More Water: The Gospel of James Baldwin”, 2016’dan bu yana üzerinde çalıştığı bir varoluş manifestosunun ürünü. James Baldwin’in “The Fire Next Time” adlı eserinden ilham alan bu albüm, siyah olmanın Amerika’daki anlamına, tarihine ve sancılarına odaklanan güçlü bir anlatı. Albüm, yazarın 100. yaş gününde yayımlandı ve şubat ayında “En İyi Alternatif Caz Albümü” dalında Grammy ödülüne layık görüldü. Yıllar boyunca cazın farklı seslerini, funk’tan spoken word’e, neo-soul’dan deneysel groove’lara kadar birçok ifadeyle buluşturan Ndegeocello, her albümde yeni bir evren kurmayı başarıyor. Popülariteye teslim olmadan, modaların peşinden gitmeden, kendi sanatsal rotasını çizen bu üretken sanatçı, dinleyicisini her defasında yeniden şaşırtıyor. Ve şimdi, Baldwin’in hayattayken yolu İstanbul’dan geçmişken baktığı manzaraya, onun fikirlerini ritimle buluşturan bir başka ruh eşlik edecek: Meshell Ndegeocello. Bence, bu özel buluşma -biz fani müzikseverlere- hem müziğin hem sözün gücünü bir kez daha hatırlatacak!


Source link

editor's pick

latest video

Mail Icon

news via inbox

Nulla turp dis cursus. Integer liberos  euismod pretium faucibua