Barış, cesurların kültürüdür – Yeni Özgür Politika
- Kinci olan ile barış olmaz. Komplocu ile barış olmaz. Barış taktik değil, uzun vadeli bir stratejidir. Barış dönemsel bir politika değil, kültürdür. Barış zamanları, savaş zamanlarından daha çok cesur olmayı gerektirir.
Var olan hakikate yokmuş gibi, olmasa da olurmuş gibi davranmak iktidarların tarih boyunca yakalandığı saplantılı bir hastalıktır. İktidar cenahlarının bunca zamandır duymazdan geldiği halkların çığlığına rağmen nasıl rahat uyuyabildikleri sorusuna ise henüz bir cevap bulunmamıştır. Şu dünyada nelerden nefret edilmesi gerek, diye sorulacaksa tereddütsüzce hafızasızlık, unutkanlık, umursamazlık ve gamsızlık denmelidir. Bu kızılca kıyamette bu kadar duyarsız olma lüksüne müsemma gösteremiyor insan, göstermemelidir de… Çünkü her duyarsızlığın altında gerçeğe karşı büyük saygısızlık var, zamanın ruhunu okuyamayan, anlamayan bir akılsızlık var.
Şimdilerde ekranlarda kurt taklidi yapıp uluyanlar çakallığını gizleyemiyor. Çakalları nerede görsek tanıyoruz. Eline uzun çubuklar alıp haritalar göstererek Sakaryalı Emre’yi, Uşaklı Ahmet’i savaş için ajite edenler savaşın nasıl bir şey olduğunu bilmiyor mu? Elbette ki biliyor! İşte bu bilgiden ekmeğini yediği için savaşın bitmesini istemiyor. Ve çok bilinçli bir şekilde PKK silah bırakmasın diye tahrik ediyorlar. Bu çakal tiplerin toplumda bir karşılığı var mı bilinmez, ama PKK’nin örgütsel yapılarında alay konusu oldukları kesindir.
İktidarın eteğinden ayrılmayanların, toplumun neler çektiğinden haberi olmaz, olsa da hissetmez. Uzun lafın kısası kader tayin edici zamanlar ne iktidarın insafına ne de saray şarlatanlarının demagojisine bırakılabilir. Çünkü barış ve demokrasi toplumsaldır ve toplumun çaba ve kabulü ile mümkündür. Dikkat edelim Önder Apo, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” dedi. Bu çağrı, Kürdistan ve Türkiye’de kesilen hayat damarlarından akan kanı durdurma ihtimalidir. Aklı başında olan herkes bilir ki bahsi geçen bu coğrafya, biraz da bütün dünyadır. Önder Apo’yu iyi takip edenler 01 Mayıs 2002 ve 24 Temmuz 2002 tarihlerinde avukatları ile yaptığı görüşmelerde nasıl veryansın ettiğini ve doğruları var gücü ile anlatmaya çalıştığını görecektir.
“Doğru olan, Kürt varlığını ve onurlu bir barışı kabul etmektir. 1920’lerdeki Birinci Büyük Millet Meclisi’ni, eşittir tam demokrat bir Meclisi Ankara’da görmek istiyoruz. Ulusal kurtuluş savaşını kazanan meclisi, ittifakı ve zihniyeti istiyoruz. Kemalizm’i doğru anlamak gerekir. Doğru bir Kemalizm anlayışı, Kürt- Türk ittifakı ve Kemalizm’in güncelleşmesi demokratik cumhuriyettir. Niye kendi tarihinizi araştırmıyorsunuz?
Ben barış elini uzattım. Buna verilmesi gereken cevap bu olmamalıydı. İki tane grubumu barış ve kardeşlik için getirdim. Ama ne yaptılar? Cezaevine koydular. Barış elimiz havada kaldı. Burada bulunmama da üzülmüyorum. Doğruya çekmiştir beni. Halkın yararına sonuç yarattım. Anlamlıysa, acılar sevince dönüşebilir. O yüzden acı da duymuyorum.”
İnsan olabilmiş insan için Önder Apo’nun “Acı duymuyorum” sözü bile dünyanın en acı sözüdür. Çünkü muazzam bir çaba karşısında sinsi ve çabasız bir çapsızlık görüyor olmak acıdır. Akan bunca kanın karşısında duyarsız kalan bencil ruhluların toplumun acısına kulak tıkamış olmasını görüyor olmak acıdır. Barış umutlarını, iktidar hırsına kurban edenlerin hakikatlere kulak tıkamış olması acıdır. Ama her şeye rağmen Önder Apo son çağrısında bile “Abartılı kaygı, endişe ve sevinçler anlamsızdır” deyip herkesi hem umutlu olmaya hem de gerçekçi olmaya davet etti. Ve bizlere cesaretin, tehlike anında akıl ve zekanın kullanılması olduğunu tekrar öğretmiş oldu. Yine barışın bir kültür olduğunu anlatmış oldu. Toplumsal akıl, tarihsel bilinç ve entelektüel sorumluluk gerektirdiğini kendi ilkeli duruşu ile gösterdi. Önder Apo’nun olağanüstü barış çabalarının bize verdiği derslerden bir de bu gerçekleri anlıyoruz: Kinci olan ile barış olmaz. Komplocu ile barış olmaz. Barış taktik değil, uzun vadeli bir stratejidir. Barış dönemsel bir politika değil, kültürdür. Barış zamanları, savaş zamanlarından daha çok cesur olmayı gerektirir.
Yine tarih bize gösteriyor ki devletler, örgütler, imparatorluklar, partiler, krallıklar gelip geçici yönetim formlarıdır. Esas olan ahlaki ve politik toplumun barışçıl demokratik mutabakatıdır. Konsensüs, tarafların ortak kabulü ile anlam kazanır. Ve barış ile demokrasi bütün tarih boyunca insanlığın ortak kabulüdür. Barışı ve demokrasiyi istemeyenler oturup insanlığını sorgulamalıdır.
Source link
editor's pick
latest video
news via inbox
Nulla turp dis cursus. Integer liberos euismod pretium faucibua


