Zamana ve konjonktüre oynama – Yeni Özgür Politika

Last Updated: 26/06/2025By Tags: , , , , ,

Besê Hozat

Besê Hozat

  • KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Türk devleti ve iktidarını uyardı: “Artık Kürtleri ayak oyunlarıyla aldatamazsın. O dönem, tarihe karıştı ve bitti. Doğruya ve gerçeğe gel. Oyun oynama. Zamana ve konjonktüre oynama.”

 

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, muhalefete yönelik saldırıların, iktidarın Kürt meselesini çözüm sürecine ne kadar gayri ciddi yaklaştığını; Türkiye’yi demokratikleşmeye dönük ciddi bir planın, politikanın, projenin olmadığını ortaya koyduğunu söyledi. Eşbaşkan Hozat, “İstanbul’da faşizm varsa Amed’de demokrasi olmaz. Türkiye’de faşizm varsa Kürdistan’da demokratik çözüm ve demokrasi olmaz. Bu mümkün değil. Niyeti bozuk olmayan bir iktidar niye bu tür şeylere başvursun?” diye sordu. 

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Medya Haber TV’den Berîtan Semsûr’un sorularını yanıtladı. Bazı bölümleri özetle şöyle:

‘Terörsüz Türkiye’ tanımı gündemden çıkarılmalı

Bu süreci, iktidarın tanımladığı gibi ‘terörsüz Türkiye süreci’ olarak tanımlamak çok yanlıştır. Bu ifadeyi ve tanımlamayı reddediyoruz. Artık bu söylemin gündemden çıkarılması gerekiyor. Bu sürecin adı bellidir; Barış ve Demokratik Toplum sürecidir. 

Silah kullanmayacağım gelip siyaset yapacağım

Hareket olarak yapmamız gerekeni yaptık. Her türlü adımı attık. Önder Apo’nun çağrısına olumlu cevap verdik. 1 Mart’ta ateşkes ilan ettik. Ardından 5 Mayıs’ta PKK’nin 12. Kongresi’ni toplayıp PKK’yi feshettik; silahlı mücadeleyi sonlandırma kararı aldık. Biz şu anda Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleyi sonlandırmışız. Türkiye’ye karşı silahlı mücadele vermiyoruz. Bu güç, ‘Ben artık Türkiye’ye karşı silahlı mücadele yürütmeyeceğim, gelip demokratik siyaset yapmak istiyorum’ diyor. 

Yasal/anayasal düzenlemeyle siyaset hakkı ve alanını açmalı

Yasal, anayasal hukuki düzenlemeler yapıp siyaset alanı açılacak ki, Türkiye’ye karşı silah kullanan bu insanlar gidip siyaset ve toplumsal çalışma yapabilsin. Siyaset alanı açması, siyaset hakkını tanıması gerekiyor ki, gerilla silahı bırakıp gidip ovada siyaset yapabilsin. Bu konuda hiçbir adım atmıyor. Artık bundan ötesi olmaz. Silahlı mücadeleyi durdurmanın ötesinde daha ne olacak? Artık sıra karşı tarafın, muhatabın adım atması gerekiyor. ‘PKK silah bırakacak, gelip teslim olacak’ anlayışı  karşısında ne silah bırakır, ne gelip teslim olur. Bu tür değerlendirmeleri de şiddetle eleştiriyoruz ve reddediyoruz. İktidar ciddi olacak. 

Kongreden hemen sonra komisyon kurulmalıydı

Çözüm niyeti, zihniyeti ve politikası olan, PKK kendisini feshettikten, silahlı mücadeleyi sonlandırma kararı aldıktan hemen sonra komisyon oluştururdu, Meclis’te tartışır, PKK’ye özel bir yasa çıkartırdı, siyaset hakkı tanırdı. Yasal ve anayasal düzenlemeler yapardı ve gerilla da gider ovada/şehirde siyaset yapardı. Ciddi olan, niyeti iyi olan, çözüm zihniyeti olan bir devlet, bir iktidar bunu yapardı. 12 Mayıs’ın üzerinden bu kadar zaman geçti henüz ortada bir şey yok. Bu kabul edilemez. 

Tıkanmadan bahsedemeyiz ama yolunda da gitmiyor

Bütünüyle bir tıkanmadan bahsedemeyiz ama yolunda giden bir süreçten de bahsedemeyiz. Önder Apo’nun, Kürtlerin, Hareket’in, demokratik çevrelerin mücadelesi, çabası ve zorlamasıyla ağır aksak giden bir süreç var. Mevcut durumda iktidarın yaklaşımı öyle Kürt sorununu demokratik çözmeye, Türkiye’yi demokratikleştirmeye temelli bir yaklaşım değil. 

Türkiye’de faşizm varsa Kürdistan’da demokrasi olmaz

Türkiye’nin demokratikleşmesine dönük bir iyi niyeti, ciddiyeti, zihniyeti, politikası olsaydı muhalefet üzerinde bu kadar ağır baskı, bu kadar şiddet uygulanmazdı. Demokratik siyaset alanı sonuna kadar açılırdı. Muhalefete yönelik saldırılar da iktidarın bu sürece ne kadar gayri ciddi yaklaştığını ortaya koyuyor. Türkiye’yi demokratikleşmeye dönük ciddi bir planın, politikanın, projenin olmadığını ortaya koyuyor. İstanbul’da faşizm varsa Amed’de demokrasi olmaz. Türkiye’de faşizm varsa Kürdistan’da demokratik çözüm ve demokrasi olmaz. Bu mümkün değil. Muhalefet üzerindeki bu baskılar, birçok kesimde de birçok kuşkuya, kaygıya yol açıyor. Niyeti bozuk olmayan bir iktidar niye bu tür şeylere başvursun? Böyle bir süreçte sen büyük bir bölünme yaratıyorsun; toplumda kutuplaşmayı derinleştiriyorsun; sürece dönük büyük bir tepki oluşturuyorsun.

Ayak oyunlarıyla Kürtleri aldatamazsın

Bu devlet ve iktidarı kendine gelsin. Sen artık Kürtleri kandıramazsın. Ayak oyunlarıyla Kürtleri aldatamazsın. O dönem bitti, o dönem tarihe karıştı. Doğruya gel, gerçeğe gel. Oyun oynama. Zamana oynama, konjonktüre oynama. Konjonktüre oynuyor. Gelişmelere bakıyor, ona göre bir üslup tutturuyor. 

Muhalefet gerçeği görerek oyunlarla gelmemeli

Kürt sorunu, Türkiye’nin çok temel bir sorunudur. Türkiye’deki faşizmin temel nedeni, otoriterleşmenin temel nedeni Kürt sorununun kendisi; soykırım, inkar-imha politikalarıdır. Türkiye’nin demokratikleşmesinin yolu, elbette Kürt sorununun demokratik çözümünden, Kürt kimliğinin, özgürlüğünün, varlığının tanınmasından geçer. Türkiye öyle demokratikleşir. Bu da muhalefetin de süreci sahiplenmesiyle mümkündür. Sen bütün bu kesimleri bastırıyor, eziyor ve büyük bir şiddet altında tutuyorsun. Muhalefet bu gerçeği görerek bu oyunlara gelmemelidir. Çözüm sürecine çevirmek için herkesin bu süreci çok güçlü sahiplenmesi, mücadeleyi büyütmesi gerekiyor. Bu çok önemlidir.

Bu süreç iktidara bırakılırsa araçsallaştırır ve sonuç çıkmaz

Bu süreç toplum; muhalefet, sivil toplum örgütleri, kadınlar, gençler, Aleviler, tüm toplumsal kesimler tarafından güçlü bir sahiplenme gelişir, güçlü bir mücadele ortaya çıkar, muhalefet sürece katılıp Kürt sorununun demokratik çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesine ilişkin güçlü bir politika ortaya koyarsa iktidarın elinde bir malzeme olmaktan çıkartabiliriz. İktidara bırakılırsa bu süreci de araçsallaştırıp götürecek, bir sonuç ortaya çıkmayacak. 

 

* * *

Kürtler, bölgede stratejik güçtür. Kim Kürtlerle ilişki ve ittifak geliştirirse üstünlüğü elde ediyor. Bölgenin temel, stratejik gücü olmada Kürtlerle stratejik ilişki, ittifak neredeyse belirleyici diyebileceğimiz bir rol oynuyor. Şimdi herkes bunu düşünüyor. Türkiye de bunu tartışıyor. Bunu İsrail de Araplar da Farslar da tartışıyor. İsrail’in tüm bölge genelinde de etkisi giderek artacak. ABD, İngiltere, Batı’nın etkisi giderek daha fazla artacak. Ortadoğu’daki devletler, siyasi sistemlerin hepsi küresel sisteme entegre edilecek. 

Türkiye, barış ve demokratik toplum sürecini doğru değerlendirip pratik adım atmazsa Türkiye de bundan çok çok büyük etkilenecek. O yüzden bu süreç önemlidir. Bölgenin en ırkçı, en faşist, en tekçi iktidar sistem yapısına sahip ulusu devleti Türkiye’dir. Irak, Suriye ve son olarak İran’dan çok büyük sonuç çıkartması gerekiyor. 

Batı karşıtlığı güçlüdür İran’da fakat bu böyle hep sürecek anlamına gelmez. Bu rejim toplumda müthiş bir öfke yaratmış. O yüzden uzun süre ayakta kalması çok mümkün görünmüyor. 

Kürtler de siyaset yapıyor, diplomasi yapıyor, stratejik ilişki ve ittifak çalışmaları yürütüyor; taktik ilişkilerden yararlanmaya çalışıyor. Konjonktürü kendi lehine, halklar lehine, toplum yararına nasıl değerlendirileceği üzerinde duruyor. Buna göre plan yapıyor, politika geliştiriyor, pratik adım atıyor, örgütleniyor. Bunların hepsini yapıyor. Takip ettiğimiz kadarıyla belli bir hazırlıkları da var. Kendilerini koruyacak, savunacak, varlıklarını ve özgürlüklerini ayakta tutmaya, güvenceye almaya çalışacaklar. Saldıran hangi güç olursa olsun en etkili cevabı verecek.

 

* * *

“52 yıllık özgürlük mücadelesi olmasaydı, şu anda biz Kürtlükten bahsedemezdik. Bir bütün Kürtler asimile olmuş olacaktı, soykırıma uğramış olacaktı, Kürtlük namına bir şey kalmamış olacaktı. Özellikle son 200 yıllık tarih, her boyutuyla soykırımlarla dolu bir tarihtir. Bu anlamda Kürtlerin PKK çıkmadan önce iradesi kırılmıştı, sindirilmişti. Kürt olmaktan, Kürt olduğunu ifade etmekten korkan bir duruma gelmişti. Kürtçe konuşamıyordu. Kürtlük nereden nereye geldi? Önderlik ‘çöplük’ derken bunu kastediyor. Kendini ifade etmekten korkan, sinen, iradesi kırılan, herkesin elinde malzeme haline getirilen, herkesin hizmetine koşturulan, asker yapılan, işçi yapılan, köle yapılan bir Kürtlükten söz ediliyor. Özgür Kürt için bunu söylemiyor. Örgütlü, iradeli Kürt için bunu söylemiyor. Kendi varlığının, kimliğinin bilincinde olan, bunun için mücadele eden Kürt için bunu söylemiyor. 

Binlerce yıl örtük bir biçimde sürekli saldırı, zulüm altında; ciddi bir kırılma, dağılma ve parçalanmayla yüz yüze kalmış bir Kürt gerçekliği var. Son 200 yıldır da korkunç bir soykırım saldırısı altında, fiziki katliamlar ve kültürel soykırımla süregiden bir tarih var. Bu kadar kültürel soykırım ve fiziki soykırım altında kalan bir Kürt iradeli olabilir mi? Dili yasak, korku içerisinde, sürekli tedirginlik içerisinde yaşıyoruz. 

Elbette bu tarih içerisinde çok köklü, adeta geleneksel bir çizgi haline gelen, Kürt tarihinde bir damar olarak da ifade ettiğimiz bir iş birlikçi, hain kesim de çıktı ortaya. Binlerce yılı saldırılar altında geçen bir tarih, bir toplum, elbette çok büyük dağılmalara, yarılmalara, çürümelere, yozlaşmalara yol açıyor ve onun içerisinde bir hain iş birlikçi kesim de çıkıyor. 

Önderlik bunun adına ‘Judendrat’ diyor. Niye tepki duyuyorsunuz yani? Yok mu bunlar Kürtler tarihinde? Doludur; say say bitmez. Çok bariz bir örnek; koruculuk dediğimiz yapı. Şu anda her yerde devletle iş tutan, Kürt düşmanlığı yapan, özgür Kürt’e düşman olan, kendine konforlu bir yaşam alanı oluşturmak için özgür Kürt’e saldıran; düşmanla, sömürgeci, soykırımcı her türlü yapı, devlet ve oluşumla iş birliğine giren, kontralık, tetikçilik yapan Kürt az değil.

Etnik kimlik olarak Kürt’tür ama Kürt düşmanıdır. Haindir. Özgür Kürt’ün tasfiyesi, imhası için sürekli Kürt’ün düşmanıyla iş birliği yapıyor. Bu hain iş birlikçi, Judendrat dediğimiz kesimler, siyasette de var, ticarette de var, basında da var, her yerde var. Toplumun her yerinde var.

Çok isim vermek de istemiyorum. Doludur. Çıkıyor, televizyonda ‘terör uzmanı’, ‘güvenlik uzmanı’ olarak, gazeteci, basın mensubu, yazar olarak konuşuyor. Tam bir haindir. 24 saat o televizyonda Kürt düşmanlığı yapıyor. Soykırım ve savaş politikalarını meşrulaştırıyor. Judendrat’tır. Buna niye tepki duyuyorsun? Tepki duyuyorsan dön kendine bak. 

Hani anlamadan tepki verenler olabilir. Ona anlam veriyoruz. Benim eleştirim onlara değil. Anlam veremiyor. İşte ‘Judendrat, Yahudi soykırımı sürecinde, Yahudi konseyidir. İşbirlikçi Yahudilerden oluşan bir konsey. Nazilerle işbirliği yapmış. Ne alakası var Kürtlerle?’ diyorlar. Hani tarih bilinci zayıftır ya da anlam veremiyordur, eleştiriyordur. Bunlar anlaşılırdır. Sözüm bunlara değil. Sözüm Judendrat olanlaradır. Önder Apo’nun bu değerlendirmelerine, kendi gerçeğini bilip de saldıranlaradır. Bunların da hiçbir kıymeti yoktur. 

Kürtlerdeki Judendratlar çok tartışılmalıdır. Tüm gerçek yüzleri açığa çıkarılmalı, mahkum edilmelidirler. Judendratlar olmasaydı Kürdistan, Kürtler, kesinlikle şimdi Kürt sorunu demokratik temelde çözülmüştü. Kürt sorununun bu kadar uzun ve ağır bedellere rağmen halen bu mücadeleyle sürüyor olması, demokratik temelde çözülmemesi, Kürtlerin varlığının, özgürlüğünün, kimliğinin güvenceye alınmamış olması, demokratik, özgür bir statüden mahrum kalması, ülkesinde özgürce yaşamamasının temel nedeni Kürtlerdeki bu Judendratlardır. Bu iş birlikçi, hain çizgidir. Judendrat eşittir, iş birlikçi hain çizgidir. Bunu kim inkar edebilir?” 


Source link

editor's pick

latest video

Mail Icon

news via inbox

Nulla turp dis cursus. Integer liberos  euismod pretium faucibua