Son yıllarda, özellikle İsrail ve ABD menşeli yazılımlarda arka kapı (backdoor) bulunduğuna dair çeşitli uluslararası istihbarat raporları yayınlandı. Kapalı kaynak kodlu bu yazılımların içeriği denetlenemediğinden, bu programlar üzerinden veri sızdırılması, kritik altyapılara uzaktan erişim sağlanması ya da doğrudan sabotaj yapılması ihtimali giderek daha büyük bir tehdit oluşturuyor.

Bu noktada, yerli ve milli yazılım kullanımı, sadece bir tercih değil, zorunluluk halini aldı. Türkiye, bu riskleri görerek son yıllarda yazılımda millileşme hamlelerini hızlandırdı. Kamu kurumlarında açık kaynak kodlu sistemlere geçiş çalışmaları, Pardus gibi milli işletim sistemi projeleri, Avcı, Azad, Kasırga ve Atmaca gibi yerli siber güvenlik çözümleri, veri merkezlerinin Türkiye’de konumlandırılması gibi adımlar bu stratejinin parçası olarak öne çıktı. Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi öncülüğünde geliştirilen yerli siber güvenlik yazılımları, yabancı yazılım sağlayıcılarının oluşturabileceği gözetim risklerini bertaraf ediyor.