Yirminci yüzyılın başlarında bir yandan neoliberal siyasal sistemler iktisadi ve sosyal alanda sömürü ve eşitsizlik çarkını acımasızca işletirken, diğer yanda toplumsal hoşnutsuzluk artıyor, kurulmak istenen kapitalist, oligarşik sermaye düzeninden rahatsız olan kesimler özellikle işçi sınıfı ve emekçiler grev, boykot, direniş gibi eylemlerle fabrikalarda ve alanlarda seslerini yükseltiyordu.

İlerleyen zamanlarda sistem kriz yaşıyor, savaş ve faşizme başvurarak daha da hoyrat bir hal alıyordu. Yaşanan ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlar sanat ve edebiyat çevrelerinde de hoşnutsuzluk yaratıyor ve sorunlar sanat edebiyat yapıtlarına taşınıyordu. Gorki, Tolstoy, Brecht, Haufmann, Zweig gibi politik bilinci yüksek gerçekçi yazarlar kapitalist sömürü çarkını, çalışanlar üzerindeki ceberut baskıyı bütün boyutlarıyla ortaya koyuyorlardı.

Bu dönemde özellikle ikinci dünya savaşından sonra gerçekçi yazarlar sömürü ve baskı düzenini bütün ahlaksızlığı ve acımasızlığıyla ortaya koyarken diğer yanda yaşanan sorunlara öncü yaklaşımlarla yeni bir dil, yeni bir anlatım tekniği, yeni bir söylem ile ortaya çıkan yazar ve sanatçılar gerçeği bütün boyutlarıyla ortaya koyuyor ve düzene daha sert eleştiri yöneltiyor ve yeni eylem biçimleri öneriyorlardı.

O yıllarda sömürü çarkında direniş öneren ve yeni eylem biçimleri ile toplumsal kesimlerin sözcüsü olmaya çalışan protest yazar ve sanatçıların unuttukları bir yazar ve o yazarın edebiyat ortamına armağan ettiği bir karakter vardı, Katip Bartleby. Öykünün yazarı,1819 New York doğumlu Amerikalı Herman Melville.

Herman Melville düşünce dünyası, yaşam biçimi ve ortaya koyduğu yapıtlarıyla nevi şahsına münhasır bir yazar. 1891 yılında vefatına kadar çeşitli işlerde çalışıyor. Değişik ülkelerde bulunuyor, farklı kültürler arasında gözlem yapıyor ve bu enteresan deneyimleri yapıtlarında kullanıyor.

Yapıtları, özellikle Katip Bartleby söylendiğine göre Borges, Paul Auster, Stephen King’e esin kaynağı olmuş, öyküleri sahneye taşınmış, yanı sıra sinemaya uyarlanmış.

Bartleby’i arkaik ve öncü bir karakter yapan özelliği ise çalıştığı avukatlık bürosunda kendisine verilen görevi “yapmamayı tercih ederim” cümlesiyle reddetmesi ve her defasında patronu çileden çıkaran itiraz etme tavrı. Pasif direniş… Karakter bu tavrı ile günümüzde ezilenlerin sesi oluyor ve kendine özgü eylem biçimiyle bugün, sivil itaatsizliğin baş öznesi olma özelliğini taşıyor. Diğer yandan Hukuk bürosunda kimse Bartleby’in kişisel dünyasını anlamaya çalışmaz, hayatını merak etmez, ne düşündüğünü, nasıl yaşadığını, hangi acılar içinde olduğunu kimse bilmez. Bu bir yabancılaşmadır…

Melville’in Katip Bartleby öyküsü, ele aldığı konusuna göre dönemin öncü ve marjinal metinleri arasında yer alıyor, anlatım biçimi ve eylem felsefesi olarak akıldışılığın (absürt) derinlikli yansıması olarak günümüze kadar uzanıyor.

Katip Bartleby öyküsü ülkemizde farklı tiyatro toplulukları tarafından geçtiğimiz yıllarda değişik kurgu ve reji üsluplarıyla sahnelendi. Bu sezon da Cihangir Atölye Sahnesi aynı adla sahneye taşıdı metni.

Sezon başında aynı öyküyü Tan Sanat, Mustafa Ergüven’in ilginç yorumuyla Mükerrer adıyla tekrar sahneye taşıyor. Oyunun gösterimleri devam ediyor.

Ergüven metni sahneye uyarlarken hikayenin kurgusunu kendi anlatım tekniği ve reji anlayışı doğrultusunda yeniden oluşturarak, bazı değişiklikler yapmış. Ergüven, bu değişiklikle metnin anlatısını güncelliyor ve anlatımı bir kadın patron üzerinden aktarıyor. Tek kadın oyucu ile kurgulanan anlatımda diğer kişileri sesleri ya da duyduğumuz edim ve eylemlerinden öğreniyoruz. Oyunda kadın yer yer başka şahısları da yansıtılıyor. Ayrıca yapay zeka sesleri kullanılarak Katıp Bartleby’nin sesi sahneye getiriliyor.

Kendi oyunlaştırmasını sahnelerken Ergüven, reji yorumunda farklı anlatım teknikleri kullanarak oyuncunun yanı sıra günümüz modernliğinin güncel nesnelerini, cep telefonu, yapay zekayı, ayaklı lambayı vb. görsel çeşitlilik içinde sahnede anlamlandırma arayışına dahil ederek, bütünlüklü bir işlevsellik oluşturuyor. Bu yaklaşımla birlikte, görsel anlatıma dahil ettiği renk, desen, hacim, çizgi, uyum ve uyumsuzluk, taklit, müzik ve ritim gibi görsel ve işitsel unsurlarla hikayeyi- sorunu modern bir tercihle günümüze taşıyor.

Ergüven’in reji uygulanmasında evrensel bir konuyu güncelleyerek modern araçlarla anlayışı geçmiş birikimleri kullanarak tarihsel olanı hem de güncel görsel yaratımlarla harmanlayarak üslup arayışı yorumuyla hikaye- anlatım berrak bir düşüncenin ürünü olarak görselleştiriliyor.

Bu yorumuyla Ergüven hem oyunlaştırmada hem de görsel yorumunda hikâyeyi tarihsellikten çıkararak günümüz çalışma hayatının idare-yönetişim tarz ve anlayışı üzerine kuruyor. Bu çalışma anlayışı içinde mikro düzeyde yaratılan otoriterlik ve mikro faşizme absürt bir başkaldırıyı anlama arayışına davet ediyor izleyiciyi. Ergüven’in yorumunda, başlangıçta Katip Bartleby’in “yapmamayı tercih ederim” itirazı karşısında şaşkın ve çaresiz kadını “merhamet et” yaklaşımıyla vicdanlı ve anlayışlı olmaya çağırıyor. Ancak, Bartleby’in eyleminin ideolojik ve felsefi arka planını anlamaya çalışmadan.

Anlatıcı- oyuncu rolünde izlediğimiz deneyimli oyuncu Nurhayat Yıldırım, sahnede samimi ve içten, yalın kat oyunculuğu ile göz dolduruyor. Yıldırım özenli ve ayrıntıyı gözeten akıl dolu yorumuyla anlatımı berrak ve anlaşılır kılıyor. Oyuncu olarak hikayenin dramatik ve absürt yapısını çözmüş olarak çıkıyor karşımıza. Minimal tarzda, açık biçim yaklaşımla yönettiği ve yönlendirdiği oyunculuğunu ses, hareket ve duygu ortaklığı ve uyumuyla akıllıca rejinin görsel yorumuna sunuyor.

Nurhayat Yıldırım anlatıcı patron kadının her türlü değişimini, duygu derinliğini, şaşkınlığını, düşünce dünyasını özenli, sade bir yaklaşımla anlatının- hikayenin yaşayan başat öznesi konumuna taşıyor.

Mustafa Ergüven’in güncel yorumuyla, post öncü bir üslup arayışıyla sahneye taşınan Katip Bartleby öyküsü Tan Sanat’ın bireysel ve toplumsal sorumluluğu iç içe vurgulayarak ortak aklın, temiz ve samimi bir sahnelemesi olarak çıkıyor karşımıza.

Mükerrer oyunu, bütünlüklü yorumuyla metnin içeriği, teması, güncelliğe taşınması, anlatım üslubu, deneysel bir “anlam arayışı”nın ortaklaştırılmış görsel yorumu olarak bugünün liberal dünyasına sözü olan bir oyun.

Ergüven metni oyunlaştırırken, öne çıkaracağı ve tartışmaya açacağı düşünce ve eylemi hangi görsel unsurlarla anlatacağını, oyunculuk biçimi, sesler, renkler, kostümler, müzikler, efektleri nasıl işlevsel kılacağını Bartleby’in eyleminin seyrine bırakıyor ve anlatıyı monolotik durumdan kurtararak seyirlik bir oyun çıkarıyor.

Uyarlayan/ Yöneten: Mustafa Ergüven

Oynayan: Nurhayat Yıldırım

Yönetmen yardımcıları: Baran Ergün, Sena Pampal

Işık tasarımı: Utku Çetin

Kostüm, aksesuar ve ses tasarımı: Nurhayat Yıldırım, Mustafa Ergüven

Afiş tasarımı: Hilal Bektaş Korkut

Dış sesler: Yapay Zekâ

Yapım: Tan Sanat

NOT: RAMP IŞIKLARI NE DEMEK

Tiyatroda ramp ışığı, sahnenin ön kenarına koyulan ve oyuncuları alttan aydınlatan ışık kaynağıdır. Bu ışık, oyuncunun yüzünü ve mimiklerini net şekilde aydınlatır, sahnenin derinliğini ortaya koyar ve sahnenin odağına göre dramatik yahut ürkütücü bir atmosfer sunar.

Odatv.com



Source link